Sınırda Karbon Düzenlemesi ve AB Ticaretine Etkileri

Gökhan Yurdakul Dolaylı Vergi Hizmetleri, Direktör, PwC Türkiye


Dünya Gazetesi

1 Haziran 2022

İklim değişikliğiyle mücadele kapsamında çevrenin korunmasına ilişkin farkındalığın artması ile kanun yapıcılar tarafından pek çok ülkede çevre düzenlemeleri hayata geçirildi. Paris İklim anlaşması, AB Yeşil Mutabakatı, COP26 Konferansı ile dünyada sera gazı emisyonlarının salınımının azaltılmasına yönelik adımlar atıldı. Yeşil Mutabakat ile AB ülkeleri karbon emisyonlarını 2030 yılına kadar 1990 yılına göre yüzde 55 azaltmayı, 2050 yılına kadar ise karbon nötr ilk kıta olmayı hedeflemekte. Avrupa Yeşil Mutabakatı çerçevesinde emisyonları %55 oranında azaltma hedefine uygun hale getirmek için “Fit for 55” teklif taslağı yayımlandı. “Fit for 55” kapsamındaki uygulamalardan biri olan Sınırda Karbon Düzenlemesi (Carbon Border AdjustmentMechanism) uygulamasına yönelik 15 Mart 2022 tarihli “Regulation of the European Parliament and of the Council Establishing a Carbon Border Adjustment Mechanism” yazısı ile Avrupa Konseyi mutabakata vardı.

Buradaki amaç, firmaların emisyon kısıtlamalarının daha az olduğu ülkelere üretimlerini kaydırmaktan kaynaklı karbon kaçağının önüne geçmektir. Uygulamaya bakacak olursak, bu mekanizma Avrupa Birliği sınırları içeresinde üretilen belirlenmiş malların karbon maliyetlerine eşdeğer bir maliyetin Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) kapsamında Avrupa Birliği’ne ithal edilen aynı ürünlere de uygulanması anlamına gelmektedir. Avrupa Birliği sınırları içeresinde bulunan ithalatçının belirlenmiş sektörlerdeki ürünlerin ithalatında, ithal edeceği ürüne ilişkin sera gazı miktarlarına göre ETS kapsamında SKDM sertifikası alacağı görülmektedir. 

Konsey tarafından kabul edilen taslakta karbon kaçağı riski en yüksek görülen demir-çelik, çimento, alüminyum, gübre ve elektrik sektörlerine mekanizmanın uygulanacağı belirtilerek bu sektörlerde bulunan ürünler tarife pozisyonu bazında belirlenmiştir. Bahsi geçen sektörlerin tarife pozisyonları aşağıdaki gibidir: 

  • Çimento Sektörü: 2523.10.00, 2523.21.00, 2523.29.00, 2523.30.00, 2523.90.00 
  • Gübre Sektörü: 2808.00.00, 2814, 2834.21.00, 3102, 3105 (3105 60 00 hariç) 
  • Demir – Çelik Sektörü: 72 (7202 ve 7204 hariç), 7301, 7302, 7303 00, 7304, 7305, 7306,7307, 7308 (9406 hariç), 7309, 7310, 7311, 7326 
  • Alüminyum Sektörü: 7601, 7603, 7604, 7605,7606, 7607, 7608, 7609, 7610, 7611, 7612, 7613,7614, 7616 
  • Elektrik Sektörü: 2716

Bu taslakta 2023 yılından itibaren 3 yıllık süreçte mali sorumluluk getirmeyen geçiş döneminin uygulanacağı, 2026 yılı başından itibaren gerçek anlamda uygulamaya geçileceği belirtilmektedir. Geçiş döneminde ithalatçılardan gerçekleştirdikleri ithalatın doğrudan ve dolaylı emisyonları ile ilgili her çeyrek raporlama yapmaları beklenecektir. 2026 yılında ise ithalatçıların CBAM kapsamında mali sorumluluklarının oluşacağına ve bu doğrultuda satın aldıkları CBAM sertifikalarına ilişkin yıllık beyanname vereceklerine değinilmektedir. Sertifika ücretlerinin AB Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) tahsisat ihalelerinin kapanış fiyatlarının ortalaması olarak haftalık bazda hesaplanması planlanmaktadır.

Konu bu aşamada iken, Avrupa Parlamentosu SKDM uygulamasını 17 Mayıs tarihinde 49 oya karşılık 33 ret ve 5 Çekimser oy kabul etti. Parlamento üyeleri karbon kaçağı ve üretimin AB dışına kayması riskine karşı bu mekanizmanın uygulamaya konulmasında hemfikir. Parlamento üyeleri küresel iklim hedefini yükseltmek için SKDM’nin yukarıda belirtilen sektörlere ilave olarak daha geniş bir kapsamda ve daha hızlı uygulanması çağrısında bulunuyor.

Konseyin hazırladığı taslak tasarıya ek olarak parlamento tarafından;

  • SKDM’ye daha erken aşamalara geçilmesi ve 2030 yılına kadar AB Emisyon Ticaret Sistemi (ETS)’nde sanayicilere sağlanan ücretsiz tahsisatların sona erdirilmesi, bu tarihe kadar tüm sektörlerde ETS’nin uygulamaya konulması, 
  • İlk aşamada AB Konseyi tarafından önerilen alüminyum, çimento, demir – çelik, elektrik, gübre sektörlerini içeren kapsama organik kimyasallar, plastikler, hidrojen ve amonyak kapsamlarının da edilmesi 
  • Uygulamanın dolaylı emisyonları içerecek şekilde genişletilmesi 
  • AB bütçesinin CBAM aracılığıyla toplanan meblağlar ile en az gelişmiş ülkelerin desteklemesi 
  • Verimliliği ve şeffaflığı sağlamak açısından ülke bazlı yetkili makama sahip olmak yerine Merkezi bir AB CBAM otoritesine ihtiyaç duyulması

konuları gündeme getirilmiştir. Bundan sonraki adımda hazırlanacak raporun parlamento genel kurulu tarafından onaylanması ve AB üyesi ülkelerle müzakerelere başlanılması planlanmaktadır. 

Konuyu Türkiye açısından değerlendirdiğimizde AB, 2021 yılında 93 milyar dolar ile ihracatımızdan %41,3 oranında pay almakta olup toplam ihracatımızda ilk sırada yer almaktadır. SKDM kapsamında belirlenen sektörler bazında rakamlara bakıldığında, AB’nin 2021 yılında alüminyum sektöründe %61.5, Demir Çelik sektöründe %36.7, Elektrik sektöründe %69.3, Gübre sektöründe %27.9 ve çimento sektöründe %14.7 oranlarında ihracatımızdan pay aldığı görülmektedir.

Sertifikalandırma için katlanılacak maliyet ürünlerin içinde bulunan karbon emisyon miktarlarına göre belirleneceğinden AB pazarının korunması Türkiye’deki ihracatçılar açısından önem arz etmektedir. Uygulamanın yaptırımsız da olsa 2023 yılında ihraç edilecek ürünler başlayacak olması, 2022 yılında üretilen ancak 2023’te ihraç edilecek ürünlerin de kapsamda olması anlamına gelmektedir. Türkiye için AB pazarının büyüklüğü ve söz konusu sektörlerin AB’ye ihracattaki payı düşünüldüğünde sürece hazırlıklı olmak açısından ihracatçı firmaların konuyu yakinen takip etmesi ve aşağıdaki uygulamaları hayata geçirmeye yönelik adımların en kısa zamanda başlatılması/hızlandırılması yerinde olacaktır.

  • AB’ye ihraç ettiği/edeceği ürünlerin emisyon hesaplarının yapılıp yapılmadığının kontrol edilmesi ve emisyon hesaplamalarının yapılmasına yönelik adımlar atılması ile yaklaşık maliyetin tespit edilmesi. Bu doğrultuda özellikle ithal girdi kullanan firmaların ithal ettikleri eşyada gömülü emisyonun tespitine ilişkin girişimler yapması 
  • Üretimde emisyonların azaltılmasına yönelik stratejiler belirlenmesi
  • Yeşil dönüşüm için gerekli teknolojik alt yapıyı güçlendirmek ve sürdürülebilir üretime yönelik stratejiler benimsenmesi 

Çevresel düzenlemelerin ticaretten ayrı düşünülemeyeceği bir dönemin içeresindeyiz. AB pazarının korunabilmesi açısından konunun AB’ye ihracat yapan firmalar tarafından yakinen takip edilmesi ve bu firmaların belirlenen politikalara güçlü bir şekilde hazırlanmaları sınırda karbon düzenlemesine yönelik uyum sürecini kolaylıkla tamamlayabilmelerine fırsat sağlayacaktır.

Bizi takip edin