Dünya Gazetesi
Yeni gördüğüm bir yargı kararı, işletmelerin büyük bölümünü ilgilendiren, yaygın olarak karşılaşılan bazı işlemlerin vergi uygulamalarıyla ilgili birden fazla ders içeriyordu. İncelediğim ve aşağıda bahsedeceğim Danıştay kararı, yapılan uygulamayla ilgili ayrıntılı bilgiler içermiyor. Temyiz edilen Vergi Mahkemesi kararında konu ayrıntılı vardır ama söz konusu kararı da görmüş değilim. Bu nedenle aşağıda, Danıştay kararında yer alan sınırlı bilgilerden hareketle, karardan alınması gereken derslerden bahsedeceğim.
Konunun özeti
Danıştay kararından anlaşıldığına göre, çöp toplama, refüj ve peyzaj işleriyle uğraşan şirkete ait; misafir ağırlama giderleri, temsil ağırlama gideri, çalışanların motivasyonunu artırmaya yönelik etkinliklerle ilgili harcamalar, yönetici pozisyonunda olan çalışanlar için alındığı beyan edilen personel üniforması ve giyecek giderleri, işletmeye sehven fatura edildiği kabul edilen kişisel bazı giderler, işle ilgili olduğu beyan edilen konaklama giderleri, yine işle ilgili olduğu beyan edilen seyahat giderleri olarak kaydedilen tutarlar kanunen kabul edilmeyen gider olarak kabul edilmiş ve şirket adına vergi ziyaı cezalı kurumlar vergisi tarhiyatı yapılmış.
Bunların yanında iki adet faturaya ilişkin muhasebe kaydının Vergi Usul Kanunu’nun öngördüğü kayıt zamanına uygun olarak yapılmadığı gerekçesiyle usulsüzlük cezası kesilmiş.
Vergi mahkemesi kararı
Vergi Mahkemesince verilen kararda; yukarıda özetlediğim giderlerin tamamının kanunen kabul edilmeyen gider olarak kabulü gerektiği sonucuna ulaşılmış ve yapılan tarhiyatta hukuka aykırılık bulunmadığına karar verilmiş. Vergi Mahkemesi ayrıca, kesilen usulsüzlük cezasını da hukuka uygun bulmuş ve davayı reddetmiş.
Karar özetinden;
Alınacak dersler
Özen: Öncelikle her şeyde olduğu gibi vergi işlemlerinde de özen önemli. Vergi Mahkemesi kararının özetinden, işletmeyle ilgili olmayan bazı giderlerin işletmeye fatura edildiği ve şirket kurum kazancının tespitinde dikkate alındığı gözüküyor. Hukuksal bir sorun yok, tamamen gerekli özenin gösterilmemesi sorunu var.
Dokümantasyon: Vergi mahkemesi kararı özetinden, temsil ve ağırlama giderleriyle ilgili bir dokümantasyon yapılmadığı anlaşılıyor.
Gördüğüm kadarıyla temsil ve ağırlama giderleriyle ilgili bugüne kadar çıkmış yargı kararlarının ve özelgelerin birçoğunda dikkat çeken bir konu var. Gerek İdare gerekse de yargı organları, kazancın tespitinde gider olarak dikkate alınabilecek temsil ve ağırlama giderlerinin tevsikini istiyor ve giderin kimin için, ne zaman ve ne münasebetle yapıldığının belli olmasını arıyor. Bu durum esas olarak, temsil ve ağırlama giderlerinin kendine özgü durumundan kaynaklanıyor. Bazı temsil ve ağırlama giderleri kazancın tespitinde ancak örf ve adetler uygun olup olmamasına, işletmenin faaliyet konusuna ve büyüklüğüne bağlı olarak kabul ediliyor. Bir temsil ve ağırlama gideri, bir işletmede kabul edilebilirken, bir başka işletmede kabul edilmeyebiliyor.
Vergi Mahkemesi kararından açıkça anlaşılmamakla birlikte, temsil ve ağırlama giderleriyle ilgili dokümantasyon ve bilgi eksiği olduğu anlaşılıyor. Gider yazılan bütün temsil ağırlama giderlerinin şirketle hiç ilgisinin bulunmaması da söz konusu olabilir ama kararın gerekçesinde böyle bir konu yok. Giderlerin bir kısmı gerçekte kabul edilebilir olsa da gerekli bilgilendirme ve dokümantasyonun olmamasının bütün giderlerin reddine yol açtığı anlaşılıyor.
Giderin işle ilgisinin kurulması: Mahkeme kararından, şirketin seyahat ve konaklama gideri olduğu ancak giderlerin işle ilgisinin açıklanamadığı, gideri yapanların, örneğin seyahat eden kişilerin kim olduğu konusunda bile bilgilendirme yapılmadığı anlaşılıyor.
Gelir Vergisi Kanunu’nda seyahat ve ikamet giderleriyle ilgili belirli gereklilikler var. Bu tür giderlerin kurum kazancının tespitinde dikkate alınabilmesi için, giderin işle ilgili ve yapılan işin önemi ve genişliğiyle uyumlu olması gerekiyor. Giderle işin ilişkisi kurulamıyorsa, seyahat eden kişi kim ve hangi iş için seyahat ettiği açıklanamıyor ve belgelenemiyorsa, kazancın tespitinde dikkate alınmasında sorun yaşanabilir. Öyle de olmuş anlaşılan.
Gider tutarının makul olması: Çalışanların motivasyonunu artırmaya yönelik harcamaların belirli sınırlar içinde kurum kazancından indirimine bir engel olmadığını düşünüyorum. Belirli sınırlar nedir sorusuna cevabım, işletmeye göre değişir. Temsil ve ağırlama giderlerinde olduğu gibi, bu konuda da işletme büyüklüğüne, faaliyet alanına ve en önemlisi de gerekli dokümantasyonun yapılıp yapılmadığına, işle ilgisinin kurulup kurulmadığına, kimin motivasyonunun artırıldığına (ortakları mı yoksa çalışanların mı?) bakmak gerek.
İşletme gideri / Kişisel gider ayrımı: Şirket yetkililerinin, giyim giderlerinin yönetici pozisyonunda olan çalışanlar için alınan personel üniformalarıyla ilgili olduğuna ilişkin açıklama yaptığı anlaşılıyor.
Gelir Vergisi Kanunu’nun 27. maddesi çerçevesinde, özel yaşamda kullanılmak ve geri almamak üzere çalışanlara verilen giyim eşyaları ayın ücret olarak, işin gereği olarak verilen ve demirbaş olarak kabul edilen giyim eşyaları ise işletme gideri olarak kabul ediliyor
Şirket yöneticilerine verilen üniforma bedellerinin bu düzenleme kapsamında değerlendirilmesi gerekiyor. Vergi Mahkemesi kararından üniformaların neden gider kabul edilmediği anlaşılmıyor. Farklı gerekçeleri olabilir; üniforma olarak bahsedilen giysiler üniforma niteliğinde olmayıp özel kullanıma uygun giysiler olabilir, geri alınmamak üzere çalışanlara verilmiş olabilir veya hep tekrarladığım gibi yeterli bilgi ve belge ibraz edilmiş olmayabilir. Bunlar önemli.
Usul konuları: Yukarıda özetlediğim Vergi Mahkemesi kararı Danıştayda temyiz edilmiş. Temyiz talebini inceleyen Danıştay, 23 Mart 2021 tarih ve E:2016/13167 K:2021/1804 sayılı kararıyla, otuz günlük yasal temyiz süresinde temyiz başvurusunda bulunulmadığı, temyiz dilekçesinin verilme tarihi dikkate alındığında, katılma yoluyla temyiz talebi de sayılamayacağı göz önünde bulundurularak, davacının temyiz istemini süre aşımı nedeniyle reddedilmiş.
Hukukta herkesin bildiği bir kural var: usul esastan önce gelir. Bir usul hatası varsa, mahkeme davayı reddeder. Dolayısıyla haklıysanız da hakkınızı arayamazsınız. Makale konusu yargı kararına bakıldığında, davacının haksız olduğu anlaşılan çok konu var ama haklı olduğu konu varsa da usul hatası nedeniyle hak arama yolunu kullanamadığı anlaşılıyor.