Farklı yorumlar, farklı bakış açıları

Recep Bıyık Mevzuat Eğitim ve Araştırma Başkanı, PwC Türkiye

Dünya Gazetesi

5 Ağustos 2022

Bu köşeyi izleyenler fark etmiştir, farklı görüşlerin olduğu, farklı yorumların yapıldığı konular ilgimi  çekiyor. Vergi mevzuatı zaten bu tür konular açısından zengin. Böyle olunca yazacak konu sıkıntısı  da olmuyor. 

Bugün, bir yargı kararı üzerinden, yapılan bir işlemde konu nasıl farklı değerlendirilebilir, mevzuat  nasıl farklı yorumlanabilir, hangi sonuçlara ulaşılabilir konularını değerlendireceğim. Karardan ve  yargı sürecinden herkesin alabileceği dersler var. 

Konunun özeti şöyle 

Bir şirket, Almanya'da mukim bir kurumdan, yapılan iş sözleşmesine istinaden şantiyede  kullanılmak üzere izolasyon malzemesi temin etmiş ve malzemenin kullanımına yönelik olarak  anılan şirketten gözetim hizmeti almış. 

Hizmet alınan şirket tarafından görevlendirilen personel 03.01.2012- 12.06.2012 tarihleri arasında  farklı tarihlerde ve toplam 109 gün Türkiye'de bulunarak sözleşme içeriği hizmeti ifa etmiş. 

Davacı hakkında düzenlenen vergi inceleme raporunda anılan sözleşme kapsamında Almanya'da  mukim dar mükellef kuruma yapılan ödemenin serbest meslek kazancı niteliğinde olduğu  değerlendirmesi yapılarak davacının Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 30. maddesi uyarınca kurumlar  vergisi tevkifatı yapmadığından bahisle kurumlar vergisi stopajı tarhiyatı yapılması önerilmiş. 

Rapora istinaden uyuşmazlık konusu stopaj tarh edilmiş ve vergilerin bir katı tutarında vergi ziyaı  cezaları kesilmiş. 

Kararda yer alan bilgiden, tarhiyat öneren raporda Türkiye ile Almanya arasında akdedilen Çifte  Vergilendirmeyi ve Vergi Kaçakçılığını Önleme (ÇVÖ) Anlaşmasına hiç değinilmediği, davacının  Almanya'dan temin ederek dosyaya sunduğu, iki uzman Alman süpervizörün ülkede kalış sürelerine  ilişkin belgelere davalı idarece herhangi bir eleştiri getirilmediği anlaşılıyor. 

Vergi Mahkemesi kararı

Tarhiyat dava konusu yapılmış. Konuyu inceleyen Vergi Mahkemesi, ÇVÖ Anlaşması'nın ilgili 14.  maddesi uyarınca, Türkiye'de 12 aylık kesintisiz bir sürede 183 günden az kalınarak icra edilen  hizmet nedeniyle elde edilen kazancı vergilendirme hakkı Almanya’ya ait olduğundan, dava konusu  vergi ziyaı cezalı tarhiyatta hukuka uygunluk görmemiş. Bu çerçevede Mahkeme tarh edilen  vergileri ve kesilen cezaları kaldırmış. 

Danıştay kararı

Davalı kararı temyiz etmiş. Temyiz istemini inceleyen Danıştay Dördüncü Dairesi; 

  • Her ne kadar davacı şirket hakkında düzenlenen vergi inceme raporunda ÇVÖ Anlaşması  hükümlerinin göz ardı edildiği açık olsa da, Anlaşma'nın 27. maddesi uyarınca kaynakta kesilen  vergiler için, gelir getirici faaliyetin gerçekleştirildiği akit devletin kendi iç mevzuatı uyarınca  kaynakta vergi kesebileceği, Anlaşma uyarınca verginin indirilmesi veya hiç alınmayacak olması  durumunda ise gelirinden vergi kesilen mükellefin, yani diğer akit devlet mukiminin başvurusu  üzerine vergiyi iade alabileceğinin düzenlendiği, 
  • Olayda, Anlaşma'nın 14. maddesi gereği Türkiye'de 12 aylık kesintisiz bir sürede 183 günden az  kalınarak icra edilen hizmet nedeniyle edinilen serbest meslek kazancını vergilendirme hakkı  Almanya’ya ait olsa da Türkiye'de tevkifat yapılması gerektiği, buna karşılık Almanya mukimi  şirketin kesilen bu vergiyi iade alabileceği anlaşıldığından, davacı adına yapılan vergi ziyaı cezalı  stopaj tarhiyatında hukuka aykırılık bulunmadığı,

kanaatine varmış ve Vergi Mahkemesi kararında hukuka uygunluk görmeyerek kararı bozmuş,  davacının karar düzeltme istemini de reddetmiş. (Danıştay Dördüncü Dairesinin 28.03.2019 tarih  ve E:2015/6821, K:2019/2379 sayılı kararı.) 

Vergi Mahkemesi ısrar kararı

Vergi Mahkemesi, ilk kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçeyle kararında ısrar etmiş.

Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu kararı

Vergi Mahkemesinin ısrar kararını temyizen inceleyen Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu;

  • İncelenen dosyada, davacının Almanya'da mukim dar mükellef kurumdan, şantiyesinde  kullanılmak üzere temin etmiş olduğu izolasyon malzemesinin kullanımına yönelik olarak anılan  şirketten aldığı gözetim hizmeti karşılığında bir bedel ödendiği, 
  • Uyuşmazlığa konu gözetim hizmetinin dar mükellef kurum bünyesinde çalışan personel  tarafından izolasyon malzemesi tedariki amacıyla imzalanan sözleşme kapsamında yerine  getirildiği, 
  • Dolayısıyla dar mükellef kurumdan satın alınan izolasyon malzemelerinin uygulanması  sırasında anılan kuruma tâbi ve bu şirket nam ve hesabına sunulan gözetim hizmetinin Gelir  Vergisi Kanunu'nun 65. maddesinde tanımlanan serbest meslek faaliyeti kapsamında  değerlendirilmesinin mümkün olmayıp, dar mükellef kurum açısından ticari kazanç niteliğinde  olduğu ve bu nedenle Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 30. maddesi uyarınca tevkifata tabi  tutulmasının mümkün olmadığı, 

gerekçeleriyle, tarh edilen vergilerin ve kesilen cezaların kaldırılması yolunda verilen ısrar  kararında sonucu itibariyle hukuka aykırılık görmemiş ve Vergi Mahkemesinin ısrar kararına  yönelik temyiz istemini reddetmiş. 

Kısa notlar, alınacak dersler 

Konu birçok yönüyle, en önemlisi de süreçte yer alan İdare, yargı organları ve mükellef açısından  değerlendirmeye değer. Her biri ve sürecin her bir parçası itibariyle kısa notlar halinde şunları  söylemek isterim. 

1. İnceleme eksik. Vergi Mahkemesi, Danıştay ve Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu kararlarında açıkça belirtilmiş zaten. Tarhiyat öneren vergi inceleme raporunda ÇVÖ Anlaşması  açısından konunun değerlendirilmemesi, önemli bir eksiklik. Anlaşma çerçevesinde bir  değerlendirme yapılmış olsa, Danıştay Dördünü Daire Kararının gerekçesindeki görüş çerçevesinde  belki yine tarhiyat önerilebilirdi ama bu haliyle inceleme tamam değil. 

2. İdari süreçte eksiklik olabilir. Yargı kararlarından anlamak mümkün değil ama tarhiyat  sürecinde mutlaka bazı aşamalardan geçilmiştir. Vergi inceleme raporu, Rapor Değerlendirme  Komisyonundan geçmiştir, talep edildiyse mükellef bu Komisyonda dinlenmiştir, uzlaşma talep  edildiyse (ki büyük olasılıkla edilmiştir) konu Uzlaşma Komisyonunda görüşülmüştür. Bu  aşamalarda rapordaki en azından ÇVÖ Anlaşması açısından yapılması gereken değerlendirme  eksikliği giderilmeli, gerekirse inceleme yeniden yapılmalıydı. 

3. Mükellefin kazancın niteliğini gündeme getirmediği anlaşılıyor. Aslında mükellef bu  konuyu gündeme getirmemişse de, ÇVÖ Anlaşması kapsamında stopaj yükümlülüğünün olmadığı  vergi incelemesi sırasında değerlendirilmeli ve tarhiyat yapılmamalıydı. Ancak yine de mükellefin kazancın niteliğiyle ilgili bir itirazı olmamışsa, bu bir eksiklik olarak görülebilir. Değerlendirme  bütün yönleriyle yapılmalı ve itiraz konusu olabilecek bütün konularda itiraz yapılmalıydı. 

4. Vergi Mahkemesi kararında kazancın niteliği konusu değerlendirilmemiş. Bu  durumun bir eksiklik olmadığı söylenebilir. Vergi inceleme elemanı ödemeyi serbest meslek  ödemesi olarak kabul etmiş, anladığım kadarıyla bu değerlendirmeye mükellef de itiraz etmemiş.  Muhtemelen Vergi Mahkemesi de aynı yönde değerlendirme yapmış ve bir karara varmış. Sonuç  itibariyle, haklı gerekçeyle tarhiyat kaldırılmış. Bu durumda bir eksiklikten değil, farklı bir  yorumdan bahsetmek gerekir. Çok tartışmalı bir konuda böyle bir farklı yorum yapılmış olması da  yadırganacak bir durum değil.

5. Danıştay Dördüncü Daire kararında yapılan değerlendirme tartışmaya açık. Her ne  kadar Danıştay Dördüncü Daire kararında ÇVÖ Anlaşması değerlendirilerek bir sonuca ulaşılmışsa  da yapılan yorum tartışılabilir. Kararda, ÇVÖ Anlaşması kapsamında vergileme hakkı diğer Ülkeye  ait olsa da iç mevzuat gereği stopaj yapılması, ödenen verginin geliri elde eden kurum tarafından  iadesinin talep edilmesi gerektiği belirtiliyor. Vergileme hakkı olmadığı bir durumda vergi alınması  vergi hatası olarak nitelenen bir durum. Bu örnekte alınacak iade de zaten Vergi Usul Kanunu’nun  vergi hatalarının düzeltilmesi hükümleri çerçevesinde yapılıyor. ÇVÖ Anlaşması kapsamında vergi  alma hakkının olmadığının açık olduğu bir durumda, önce hata yapılması, sonra hatanın  düzeltilmesi anlamlı değil, bence hukuken doğru da değil. Zaten İdari yorum ve uygulama da bu  kararın verildiği tarih itibariyle esas olarak böyle değil. 

Öte yandan Kararda, gelirin niteliğine ilişkin bir değerlendirme yok. Aşağıda yer alan Vergi Dava  Daireleri Kurulu kararına göre, kazanç serbest meslek kazancı değil, ticari kazanç niteliğinde. Bu  değerlendirme de kararı en baştan değiştirecek nitelikte. 

6. Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu kararı her yönüyle tatmin edici. Vergi Dava  Daireleri Kurulu, sürecin daha önceki aşamalarında gündeme gelmeyen, dikkate alınmayan, belki  mükellef tarafından da ileri sürülmeyen bir gerekçeyle, nihai kararı vermiş. Karara katılmak veya  katılmamak ayrı bir konu ama dava konusu işleme her yönüyle bakılmış olması önemli ve takdire  şayan. Kurul ödemenin niteliğini ticari kazanç değil de serbest meslek kazancı olarak  değerlendirseydi ne karar verirdi bilmek mümkün değil. Ancak ödeme serbest meslek ödemesi  olarak değerlendirilmediği için Kuruldan bu konunun kararda yer almasını bekleyemeyiz. 

7. Kişisel değerlendirmelerim de eleştiriye açık. Evet, sürecin başından sonuna kadar olan bütün aşamalarla ilgili yorum, değerlendirme ve olumlu/olumsuz görüş belirttim, eleştiri yaptım.  Sonunda şunu ifade etmezsem olmaz; benim görüş, yorum ve değerlendirmelerim de eleştiriye açık.

Etiketler