Yapay zekâ, iklim değişikliği ve jeopolitik değişimler küresel ekonomiyi yeniden şekillendiriyor. Geleceğe hazır bir iş modeli inşa etmek isteyen şirketler için, önümüzdeki on yıl için öngördüğümüz sektörler arası ekonomik hareketliliği haritalandırdık;
Yaşama ve çalışma biçimlerimiz değişiyor. Yeni teknolojiler, değişen iklim ve jeopolitik etkiler; yeni müşteri talepleri yaratıyor, yeni pazarlar açıyor ve yenilikçi iş modellerini mümkün kılıyor. Ancak tüm bunlar, beraberinde yeni rakipleri de getiriyor ve sektörler arasındaki geleneksel sınırları silikleşiyor. Artık büyümeyi bu yükselen pazarlarda aramanın zamanı.
Sektör sınırlarının ötesine geçen, temel insan ihtiyaçlarını karşılamaya odaklı dokuz yeni büyüme alanını tanımladık. Nasıl beslendiğimizden ve kendimizle nasıl ilgilenip bakım gösterdiğimizden, nasıl hareket ettiğimize, nasıl ürettiğimize, inşa ettiğimize ve enerjiyi nasıl elde ettiğimize kadar pek çok alanı kapsıyor. Bu alanların nasıl evrildiği üzerinde düşünen organizasyonlar, gelecek için hazırlıklı olacak…
Playback of this video is not currently available
İlk adım, sektörler arası yaratılan değerin gittiği yönü anlamak, ancak bu değişimin ardındaki nedenleri kavramak ve bundan nasıl faydalanılacağını bilmek ise ikinci adım.
Sektörünüzü ve bölgenizi seçerek, şirketiniz için fırsatlar sunan alanları keşfetmek ve yeni büyüme fırsatlarını görmek için grafiğe tıklayın.
2035 yılını olabildiğince gerçekçi ve anlamlı bir şekilde öngörebilmek için üç farklı küresel senaryoya odaklandık.
Her bir “yarın” senaryosu, mevcut gidişatın sürdüğü bir temel senaryodan farklılaşıyor. Bu senaryoların her biri, yapay zekâ kullanımı ve iklim değişikliğine verilen yanıtlar konusunda farklı varsayımlar içeriyor ve ekonomik modellememize bu varsayımlar yön veriyor.
Farklı gelecek senaryoları hakkında daha fazla bilgi edinmek için Envisioning three tomorrows makalemizi okuyabilirsiniz.
Dokuz yeni alanı büyüme alanını inceleyin. Bu alanların nasıl geliştiğini ve bu yeni alanlardaki fırsatlardan nasıl faydalanabileceğinizi öğrenin.
Dijitalleşme, otomasyon ve yapay zekâ, nesnelerin interneti (IoT) ve 3D baskı gibi ileri teknolojiler dönüşümün merkezinde yer alıyor. Şirketler, üretimi yeniden tasarlıyor ve sektörler arası farklı yetkinlikleri birleştirerek teknoloji odağı ile büyüyen bir ekosistem inşa ediyor.
Verimlilik, sürdürülebilirlik ve dayanıklılık artıyor.
Üretim, iklim değişikliklerine, değişen ticaret dinamiklerine uyum sağlanıyor.
Tüm bu dönüşüm; yapay zekâ üzerine çalışan şirketler, siber güvenliği merkezine alan şirketler, artan yetkinliklere uyum sağlayan çalışanlar ile üretim sektörünün iş birliği ile gerçekleşiyor.
2035 yılına kadar, üretim alanının küresel GSYH’ye 34 trilyon dolardan fazla katkı sağlaması öngörülüyor.
İklim değişikliği, şehirleşme ve yapay zekâdaki gelişmelerin etkisiyle sektörler bir araya gelerek yapıların ve şehirlerin tasarımı, inşası ve yönetimi konusunda devrim niteliğinde adımlar atıyor.
Mühendislik, inşaat, finans ve gayrimenkul şirketleri; daha dayanıklı, verimli ve teknolojiyle entegre alanlar yaratmak için iş birlikleri kuruyor.
Sektörler arası bu iş birliği yeni fırsatların da kapısını aralıyor—gayrimenkul teknolojilerine ve enerji verimliliğine yönelik girişim sermayesi yatırımlarından, akıllı ev çözümleri ve sürdürülebilir altyapıların entegrasyonuna kadar.
Şirketler iş modellerini yeniden şekillendirirken, inşaat alanının 2035 yılına kadar küresel GSYH’ye 13,76 trilyon dolarlık katkı sağlaması öngörülüyor.
Bu alandaki dönüşüm, artan nüfusu besleme ihtiyacının yanı sıra dayanıklılığı ve sürdürülebilirliği artırma gerekliliğinden besleniyor.
İklim krizleri, sınırlı kaynaklar ve gıda israfı; şirketleri gıdanın üretimi, işlenmesi ve tüketimi konusunda yeniden düşünmeye itiyor.
Tarım, teknoloji, lojistik ve finans sektörlerinin güçlerini birleştirmesiyle; firmalar yapay zekâ, mekanizasyon ve çevre dostu uygulamaları süreçlerine entegre ederek verimliliği artırıyor ve çevresel etkileri azaltıyor.
Bu dönüşüm ivme kazanırken, gıda alanının 2035 yılına kadar küresel GSYH’ye 9,88 trilyon dolarlık katkı sağlaması bekleniyor.
Bu büyümeyi, yapay zekâdaki ilerlemeler ve iklim uyumuna yönelik çabalar yönlendiriyor.
Sağlık hizmeti sağlayıcıları; daha etkili, erişilebilir ve kişiselleştirilmiş bakım sunabilmek için yapay zekâ, dijital platformlar ve sektörler arası iş birliğini benimsiyor.
Yaşlanan nüfus, artan kronik hastalık maliyetleri ve teknolojideki gelişmeler bu dönüşümün başlıca itici güçleri arasında yer alıyor.
İlaç, medikal teknoloji ve dijital sağlık şirketleri; hastalara daha iyi bir hizmet sunmak için veriye dayalı analizler, uzaktan sağlık hizmetlerine kolay ve güvenilir erişim ile giyilebilir cihaz teknolojileri üzerinde çalışıyorlar.
Bütüncül sağlık çözümleri yaklaşımlarıyla, geleneksel sektör sınırları da bulanıklaştırıyor.
Bu alanın, 2035 yılına kadar küresel GSYH’ye 9,31 trilyon dolarlık katkı sağlaması öngörülüyor.
Mobilite şirketleri, ulaşımın verimliliğini, sürdürülebilirliğini ve erişilebilirliğini artırmak için temiz teknolojileri, yapay zekâyı ve dijital çözümleri benimsiyor.
Otomotiv, lojistik, demiryolu, hava ve deniz taşımacılığı gibi geleneksel sektörler, sektörler arası iş birlikleriyle yeniden şekilleniyor.
Yeni nesil teknoloji oyuncuları ise elektrifikasyon, otonom araçlar ve döngüsel iş modellerini sistemlerine entegre ediyor.
İklim ihtiyaçları ve teknolojik dönüşümle hız kazanan bu gelişen ekosistemin, 2035 yılına kadar küresel GSYH’ye 5,86 trilyon dolarlık katkı sağlaması öngörülüyor.
Bu alanın yolunu, yapay zekâdaki ilerlemeler, değişen mobilite tercihleri ve sürdürülebilirlik odaklı inovasyon belirliyor.
Küresel enerji sektörü; iklim gerekliliklerine, teknolojik ilerlemelere ve artan talebe yanıt verirken önemli bir değişim yaşıyor.
Geleneksel fosil yakıt zincirleri; sıfır karbonlu elektrik, alternatif yakıtlar ve yapay zekâ destekli verimlilik çözümleriyle entegre ediliyor—bu sayede hem enerjiye erişim sağlanıyor hem de sanayi büyümesi destekleniyor.
Ulaşım, konut ve sanayi alanlarında elektrifikasyon ve düşük karbonlu seçeneklere geçiş hız kazanırken, köklü ve yeni oyuncuların iş birliği; depolama, iletim ve sürdürülebilirlik alanlarında inovasyonu beraberinde getiriyor.
Yapay zekâ ve iklim eylemleriyle şekillenen bu dönüşümün, 2035 yılına kadar küresel GSYH’ye 6,19 trilyon dolarlık katkı sağlaması bekleniyor.
Kamu kurumları; dayanıklı altyapılar ve akıllı şehirlerden, sürdürülebilir malzemelere ve yapay zekâ destekli sağlık hizmetlerine kadar inovasyonu desteklemede kilit bir rol üstleniyor.
Sektörler yeniden şekillenirken, kamu kuruluşları politika geliştiriyor, kamu-özel sektör iş birliklerini güçlendiriyor ve teknolojiden yararlanarak toplumun refahını ve ekonomik kalkınmayı destekliyor.
Yapay zekâ odaklı verimlilik artışı, iklim uyumu ve değişen düzenleyici çerçevelerin etkisiyle, bu alanın 2035 yılına kadar küresel GSYH’ye 17,42 trilyon dolarlık katkı sağlaması öngörülüyor.
Sektörler insan ihtiyaçları etrafında yeniden şekillenirken, finansal hizmetler ve sermaye tahsisi için yeni fırsat kapıları açılıyor.
Şirketler sektör sınırlarını aşarken, finans kuruluşlarının da uyum sağlaması gerekiyor—yeni risk modelleri, değerleme yaklaşımları ve yatırım stratejileri geliştiriliyor.
Geleneksel finansal oyuncular ile finans dışı şirketler arasındaki iş birlikleri; sermaye kullanımını, yönetimini ve sigortacılığı dönüştürerek daha verimli büyüme modellerini mümkün kılıyor.
İklim değişikliği ve yapay zekânın finansal dengeleri sarsmasıyla, 2035 yılına kadar küresel GSYH’ye önemli ölçüde katkı sağlaması; değer yaratımı için yeni yollar sunması bekleniyor.
Şirketler; bilgi işlem gücünü ve bağlantılı çözümleri iş modellerine entegre ederken, teknoloji, telekom, enerji, üretim, finans ve kamu sektöründen aktörler bir araya gelerek kesintisiz çözümler geliştiriyor.
Akıllı altyapılardan ileri veri merkezlerine, yapay zekâ tabanlı hizmetlerden yarı iletken teknolojilerindeki ilerlemeye kadar pek çok alandaki iş birlikleri, yeni değer kaynaklarının önünü açıyor.
İklim ve teknoloji odaklı mega trendlerin yön verdiği bu alan, küresel ekonomi içinde kilit bir rol üstlenmeye hazırlanıyor. Bu alanının katkısı, 2035’e kadar sektörlerin gelişen ihtiyaçları ve teknolojik ilerlemelere bağlı olarak değişkenlik gösterecek.