Kanunun lafzı / Gerçek durum / İdarenin yetki sınırı

Recep Bıyık Mevzuat Eğitim ve Araştırma Başkanı, PwC Türkiye

Nasıl Bir Ekonomi Gazetesi

9 Aralık 2022

Başlıkta çok konu var, farkındayım. Ancak aşağıda özetleyeceğim ve üzerine yorum yapacağım yargı  kararında bunların tamamı var. 

Dava konusu 

İhraç kayıtlı satış yapan davacının, ihraç kayıtlı teslimlerinden kaynaklı olarak katma değer vergisi  tecil/terkini istemi, ihraç kayıtlı satış yaptığı tarihte sanayi sicil belgesi olmadığı gerekçesiyle  reddedilmiş.  

Dava konusu işlemle ilgili kısa bilgi 

Danıştay Dördüncü Daire kararında yer alan bilgiden, davacının 25.04.2012 tarihli sanayi sicil  belgesinin olduğu, adres değişikliği nedeniyle yeni sanayi sicil belgesi için gereken evrakların geç  temin edilmesi nedeniyle yeni sanayi sicil belgesinin 25.08.2015 tarihinde alındığı, sanayi sicil  belgesinin temin edilemediği dönemlerde de davacının ihraç kayıtlı satışlarının devam ettiği ve  ihraç kayıtlı satışları nedeniyle Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 11. maddesinin (c) bendi  kapsamında, katma değer vergisinin tecil/terkini istemiyle başvuru yaptığı, davalı idarenin, sanayi  sicil belgesinin olmadığı dönemlere ilişkin ihraç kayıtlı teslimleri için davacının talebini reddettiği  anlaşılıyor. 

Konuyla ilgili yasal düzenleme 

Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 11/1-c maddesinde ihraç edilmek şartıyla imalatçılar tarafından  kendilerine teslim edilen mallara ait katma değer vergisinin ihracatçılar tarafından ödenmeyeceği,  mükelleflerce tahsil edilmeyen ancak ilgili dönem beyannamesinde beyan edilecek olan bu verginin,  vergi dairesince tarh ve tahakkuk ettirilerek tecil olunacağı, söz konusu malların 3 ay içinde ihraç  edilmesi halinde, tecil edilen vergi terkin olunacağı hükmü yer alıyor. 

Vergi Mahkemesi kararı 

Davacın istemini inceleyen Vergi Mahkemesi; 

  • Davacının mevcut kapasite raporunun süresinin dolması ve işyerini değiştirmesi nedeniyle  karşılaştığı prosedürel işlemleri tamamlayamaması nedeniyle kıst dönem için ihraç kayıtlı  satışlara ilişkin katma değer vergisinin tecil/terkin uygulanmasına ilişkin evrakları zamanında  temin edemediğinin açık olduğu,  
  • Kaldı ki Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 11. maddesinde ihraç edilmek şartıyla imalatçılar  tarafından kendilerine ilgili malın teslimini takiben üç ay içinde ihraç edilmesi halinde tecil ve  terkin uygulamasından yararlanabileceğinin öngörüldüğü, bunun dışında başkaca bir şart  öngörülmediği gibi Tebliğ ile Kanunla öngörülmüş bu şartların genişletilemeyeceği, 

gerekçeleriyle dava konusu ödeme emrinde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varmış ve davanın kabulüne karar vermiş. 

Bölge İdare Mahkemesi kararı 

İstinaf başvurusunu inceleyen Bölge İdare Mahkemesi, Vergi Mahkemesi kararını usul ve hukuka  uygun bulmuş ve istinaf başvurusunu reddetmiş. 

Danıştay kararı 

Davalı İdarenin temyiz istemini inceleyen Danıştay Dördüncü Dairesi;

  • Davacı şirketin ilgili dönemde sanayi sicil belgesi dışındaki şartları taşımadığı hususunda bir  tespitte bulunulmadığı,  
  • Davacı şirketin sanayi sicil belgisini 28.05.2015 tarihinde aldığı, 
  • KDV Genel Uygulama Tebliğinde, Kuruma başvuran ve bu Kurumdan söz konusu belgenin  verileceğine ilişkin olumlu görüş alanların da bu belgelerin verilmesi beklenilmeden tecil-terkin  uygulamasından yararlanabileceğinin düzenlenmiş olduğu, 

gerekçeleriyle, ihraç kaydıyla teslim edildiği ve ihraç edildiği ihtilafsız olan mallara isabet eden  katma değer vergisinin Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 11/1-c maddesi uyarınca tecil-terkin  edilmesi gerekirken, davacının bu yöndeki talebinin reddedilerek düzenlenen ödeme emrinde  yasaya uyarlık görmemiş ve Bölge İdare Mahkemesi kararını bu gerekçeyle onamış. (Danıştay  Dördüncü Dairesinin 16.11.2021 tarih ve E:2018/30 K:2021/6839 sayılı kararı.) 

Kişisel değerlendirmem 

Yukarıda özetlediğim somut olay ve yargı kararlarıyla ilgili değerlendirmelerim özetle şöyle: 

  • Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 11/1-c maddesinde, imalatçıların ihraç kaydıyla yaptıkları  satışlar için tecil-terkin uygulaması öngörülmüş. Somut olayda davacının imalatçı olduğu  konusunda da bir ihtilaf yok. Kanun’un aradığı koşullar yerine getirilmiş, ara dönemde belge  olmaması dışında bir eksiklik yok, Kanun lafzı da belge aramıyor. Vergi Mahkemesi kararında  da belirtildiği gibi İdare, Kanun’da aranan koşullara yeni bir tane daha eklemiş. İdarenin  Kanun’da aranan şartlara yeni bir şart eklemesi mümkün değil. 
  • Somut olayda, imalatçının adres değişikliğine bağlı olarak geçici bir dönem sanayi sicil belgesine  sahip olmadığı görülüyor. Gerçek durum, davacı imalatçı, geçici bir dönem dışında sanayi sicil  belgesi de var. Sanayi sicil belgesine sahip olunması yasal koşullardan biri değil ama davacının  gerçekte belgesi de var, imalatçı olduğu açık. 
  • Tecil-terkin uygulamasının yapılmaması durumunda, ihracatçı tarafından imalatçıya ödenecek  katma değer vergisi sonuçta ihracatçıya iade edilecek. Zaman farkı dışında uygulamada özünde  değişen bir şey yok. Gereksiz bir ihtilaf. 
  • Son olarak, şunu söylemek isterim. Kanun koyucu gerektiği yerlerde “imalatçı” kavramı yerine  “sanayi sicil belgesi sahibi imalatçı” ifadesini kullanmış. Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 32.  maddesinde, Katma Değer Vergisi Kanunu’nun geçici 39. maddesinde, Vergi Usul Kanunu’nun  geçici 30. maddesinde, Damga Vergisi Kanunu’na ekli (2) sayılı tabloda böyle. Kanun koyucu  isteseydi, tecil-terkinle ilgili maddede de aynı ifadeyi kullanabilirdi. Kullanmamış, demek ki  gerekli görmemiş. Bence gerekli de değil. Çünkü, tecil terkin hükümleri uygulanmasa da,  imalatçının ihracatçıya satışında hesaplanan katma değer vergisi ihracatçı tarafından imalatçıya  ödenecek, ihracatçı yüklendiği vergiyi iade alacak. Sonuç esas olarak aynı noktada bitiyor, ihraç  edilen malların üzerinde vergi yükü kalmıyor.

Etiketler