Yeni Vergi Kanun Teklifiyle İlgili Değerlendirmelerim - 3

Recep Bıyık Mevzuat Eğitim ve Araştırma Başkanı, PwC Türkiye

Nasıl Bir Ekonomi Gazetesi

29 Kasım 2023

24 Kasım 2023 tarihinde TBMM gündemine giren Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde  Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifiyle, diğer düzenlemeler  yanında çok sayıda vergi düzenlemesi öneriliyor. 

Teklif, yürütme ve yürürlük maddeleri hariç 78 maddeden oluşuyor. Bu maddelerden 42’si doğrudan veya dolaylı olarak vergi düzenlemesi önerisi içeriyor. 

Birkaç gündür önerilen düzenlemelerle ilgili çok sayıda haber ve yorum okudunuz veya  dinlediniz. Ben olabildiğince tekrar etmeden, önerilen düzenlemelerden kendimce öne  çıkarttığım bazılarıyla ilgili değerlendirmelerimi paylaşmak istedim. 

Yurt dışı kâr paylarına istisna geliyor 

Gelir Vergisi Kanunu’nda tam mükellef kurumlardan elde edilen kâr paylarının yarısını gelir  vergisinden müstesna tutan bir düzenleme var ancak yurt dışında yerleşik kurumlardan elde  edilen kâr payları için böyle bir düzenleme yok. 

Buna karşılık Kurumlar Vergisi Kanunu’nda, kanunî ve iş merkezi Türkiye'de bulunmayan  anonim ve limited şirket niteliğindeki şirketlerden elde edilen iştirak kazançları; en az %10 sahiplik, payı en az 1 yıl süre kesintisiz elde tutma, kazancın en az %15 fiili vergi yükü taşıması  ve beyannamenin verilmesi gereken tarihe kadar Türkiye’ye getirilmesi koşullarıyla istisna  yapan bir düzenleme mevcut. 

Yeni Kanun Teklifinde, en az %50 sahiplik koşuluyla; hem gerçek kişilerin yurt dışında  yerleşik şirketlerden elde ettikleri kâr paylarının %50’sinin gelir vergisinden müstesna  olmasını, hem de kurumların yurt dışı iştirak kazancının % 50’sinin kazancın beyanname  verme süresinin içinde Türkiye’ye getirilmesi koşuluyla kurumlar vergisinden müstesna  tutulmasını öneren düzenlemeler var. 

Önerilen düzenleme, gerçek kişiler için yeni, kurumlar için ise mevcut istisnaya göre koşulları  daha iyileştirilmiş bir istisna getiriyor. 

Geçmişte de birden fazla defa, yurt dışı iştirak ve şube kazançlarını gelir ve kurumlar  vergisinden müstesna tutan düzenlemeler oldu. Ancak bu düzenlemeler vergi af kanunlarının  içinde, belli bir amacı olan geçici uygulamalar oldu. Teklifte yukarıda özetlediğim öneriler  yerine, mevcut yurt dışı iştirak kazançları istisnasının sorunlarını gideren öneriler yapılsaydı  bence daha doğru olurdu. Günün ekonomik koşulları dikkate alınarak, bu şekilde bir  düzenleme yine yapılabilirdi. 

Teklifte yer alan öneri Gelir Vergisi Kanunu’nda yer alan istisna düzenlemesine benziyor  ancak aynı nitelikte değil, amacı da farklı. Gelir Vergisi Kanunu’ndaki istisna bir teşvik  düzenlemesi değil, Türkiye’de yerleşik kurumların kazançları üzerindeki vergi yükünü gelir  vergisi tarifesinin en üst dilimi ile sınırlamayı amaçlayan bir düzenleme. Yapılan bazı  değişiklikler sonucunda, amaç tam sağlanamıyor olsa da belli bir tutarlılığı var. Önerilen  düzenleme ise böyle bir tutarlılığa sahip değil. Zannediyorum tek amacı yurda döviz  transferini teşvik etmek. Türkiye’ye transfer edilen kazanç üzerindeki vergi yüküne bakmıyor,  kazanç üzerinden yurt dışında ödenen vergi varsa, istisnaya isabet eden kısma ilişkin verginin  mahsubuna ilişkin bir hüküm içermiyor. Düzenlemenin bu şekliyle hayata geçmesi  durumunda, örneğin üzerinde hiç vergi yükü olmayan kazancın yarısı Türkiye’de de hiç  vergilenmeyecekken, oldukça yüksek vergi yükü taşıyan kazanç üzerinden ayrıca vergi  ödenmesi söz konusu olabilecek. Kurumlar için getirilen düzenlemenin de benzer sorunları 

var. Bu düzenleme yerine mevcut yurt dışı iştirak kazançları istisnası gözden geçirilse ve  önerilen istisna geçici bir süre için yapılsaydı, bence daha yararlı olurdu.  

Hizmet ihracında indirim oranı %80’e çıkıyor 

Hem Gelir Vergisi Kanunu’nda hem de Kurumlar Vergisi Kanunu’nda, Türkiye’de yerleşmiş  olmayanlara Türkiye’den verilen ve yurt dışında yararlanılan mimarlık, mühendislik, tasarım,  yazılım, tıbbi raporlama, muhasebe kaydı tutma, çağrı merkezi ve veri saklama hizmeti ile  eğitim ve sağlık hizmeti veren işletmelerin, bu hizmetlerden elde ettikleri gelirin/kazancın  %50’sini beyanname üzerinde matrahtan indirim olanağı veren düzenlemeler var. 

Kanun Teklifiyle; 

  • Bir taraftan maddede sayılan faaliyetlerden elde edilen kazançlara uygulanan istisna oranı %50’den %80’e çıkartılıyor, 
  • Bir taraftan da kazancın elde edildiği yıla/hesap dönemine ilişkin beyannamenin verilmesi  gereken tarihe kadar tamamının Türkiye’ye transfer edilmesi şartı getiriliyor. 

Makul bir düzenleme olabilir. Ancak indirim yerine istisna olarak düzenlenseydi bence daha  doğru olurdu. 

Teklifle ayrıca Cumhurbaşkanına, Türkiye’ye transfer edilecek kazanç tutarını sıfıra kadar  indirme veya kanuni seviyesine kadar artırma konusunda yetki veriliyor. 

Aracılı ihracat nedeniyle elde edilen kazançlara beş puan indirimli oran 

İhracat yapan kurumların, münhasıran ihracattan elde ettikleri kazançlarına halen kurumlar  vergisi oranı 5 puan indirimli uygulanıyor. İhraç kayıtlı satış yapan imalatçılar ve tedarikçiler  bu oran indiriminden yararlanamıyor. İmalatçılar için de bir indirim var ama daha düşük. 

Kanun teklifiyle, aracılı ihracat sözleşmesine dayanarak imalatçı veya tedarikçi kurumların,  dış ticaret sermaye şirketleri veya sektörel dış ticaret şirketleri üzerinden gerçekleştirdikleri  ihracat faaliyetlerinden elde ettikleri kazançlarına da bu indirimin uygulanması öneriliyor. 

Önerilen düzenlemeyle sadece, dış ticaret sermaye şirketleri veya sektörel dış ticaret şirketleri  üzerinden gerçekleştirilen ihracat faaliyetlerinden elde edilen kazançların kapsama alınması  söz konusu. Bu statülerden birine sahip olmayan ihracatçılara yapılan satışlar için indirim  öngörülmüyor. Bu ayrım kurumlar arasında ciddi rekabet eşitsizliği yaratacak nitelikte, ayrıca  amaca da uygun değil. Bunun dışında, olumlu bir düzenleme olduğu söylenebilir. 

Yıllara sâri inşaat ve onarma işleri istihkakları stopaj oranı 

Yıllara sâri inşaat ve onarma işleri istihkakları gelir/kurumlar vergisi stopajına tabi.  Cumhurbaşkanının stopaj oranını belirli sınırlar çerçevesinde artırma ve azaltma yetkisi var. 

Kanun Teklifiyle Cumhurbaşkanına, vergi kesintisi oranını, işin; kamu kurum ve kuruluşları  ile bunlara bağlı, ilgili ve ilişkili kurumlara taahhüt edilip edilmemesine ve bunların genel  veya özel bütçeli idare kapsamında olup olmamasına, süresine, nev'ine ve yüklenicinin; ana  yüklenici, alt yüklenici ya da tam ve dar mükellef olmasına göre ayrı ayrı veya birlikte  belirlemeye yetkisi veriliyor. 

Önerilen düzenlemeden, stopaj oranının farklı durumlara göre, örneğin kamu kurum ve  kuruluşlarına taahhüt edilen işler için farklı bir oran belirlenebileceği tahmin edilmektedir. 

Oranların isabetli belirlenmesi durumunda, kazancın gerçek ve safi tutarının zamanında  vergilenmesi mümkün olacağından, uygun bir düzenleme olabilir. 

İhracatta götürü gider uygulamasına son veriliyor 

Gelir Vergisi Kanunu’nun 40. maddesinde yer alan düzenleme çerçevesinde mükellefler,  ihracat, yurt dışında inşaat, onarma, montaj ve taşımacılık işleri ile ilgili olarak yapmış  oldukları ve belgesini temin edemedikleri giderlerine karşılık olmak üzere, anılan  faaliyetlerden sağlanan hasılatın binde beşini aşmamak şartıyla, hesaplanan bu giderlerini ticari kazancın tespitinde indirim konusu yapabiliyorlar. 

Daha önce 2013 ve 2016 yılında TBMM’ye sevk edilen Gelir Vergisi Kanunu Tasarısında bu  indirimin, “fiilen katlanılan ancak tevsik edilemeyen” giderlerle sınırlı hale getirilmesine  ilişkin bir düzenleme önerilmişti. Ancak bu değişiklik gerçekleşmedi. 

Bu defa yeni Kanun Teklifiyle, 1995 yılından beri yürürlükte olan düzenleme kapsamında  yapılan götürü gider uygulamasına son verilmesi öneriliyor. Maddenin gerekçesinde, bu  uygulamanın vergi matrahını aşındırdığı ve ihtilaflara neden olduğu, ayrıca OECD nezdinde  de bu şekilde belgeye dayanmayan götürü gider uygulamalarının eleştiri konusu yapıldığı,  gelinen noktada harcamaların belgelendirilmesinde sorun olmadığı da dikkate alınarak  götürü gider uygulamasının yürürlükten kaldırılmasının önerildiği ifade ediliyor. 

Öneri, kazancın tespitinde sadece gerçek giderlerin dikkate alınmasını amaçladığı için  savunulabilir. Ancak hala geniş bir coğrafyada, halen vergi ve belge düzeni olmadığı, birçok giderin tevsikinde zorluk olduğu bir gerçek. Bu nedenle, Teklifin gerekçesinde yer alan  “gelinen noktada harcamaların belgelendirilmesinde sorun olmadığı” açıklamasına katılmak  mümkün değil. 

İnternet üzerinden sunulan bazı hizmetlerden elde edilen gelirler için yeni istisna 

İnternet ortamındaki sosyal ağ sağlayıcıları üzerinden metin, görüntü, ses, video gibi  içeriklerin paylaşılması suretiyle elde edilen gelirler, belli bir sınır çerçevesinde, halen gelir  vergisinden müstesna. İstisna gelir vergisi tarifesinin dördüncü gelir diliminde yer alan  tutarla (2023 yılı için 1.900.000 TL) sınırlı. Bu gelirler %15 oranında vergileniyor. 

Kanun Teklifiyle, istisnanın kapsamının genişletilerek, gerçek kişilerin; internet sayfası/  sitelerinde veya herhangi bir dijital platformda metin, görüntü, ses, video gibi içerikleri  paylaşması; internet ve benzeri elektronik ortamlar üzerinden eğitim, yemek tarifi, ürün  tanıtımı gibi videolar paylaşması veya yine bu ortamlar üzerinden veri işleme ve geliştirme  gibi içerikler paylaşmak suretiyle kazanç elde ettikleri gelirlerin de istisna kapsamına alınması  öneriliyor. 

Hem mevcut istisnanın hem de Teklifle önerilen istisnanın, vergi adaletine aykırı olduğunu,  bu gelirler üzerindeki vergi yükünün benzeri serbest meslek kazançlarına ve ücret gelirlerine  göre çok düşük oranda vergilendirildiğini, bu düzenlemeye ihtiyaç olmadığını düşünüyorum. 

Gelir Vergisi Kanunu’nun geçici 67. maddesi kapsamında uygulanan stopaj  oranları konusunda yetki 

Gelir Vergisi Kanunu’nun geçici 67. maddesi kapsamında birçok gelir stopaj yoluyla  vergilendiriliyor. Cumhurbaşkanının da stopaj oranlarını belli sınırlar çerçevesinde artırma  veya indirme yetkisi bulunuyor. 

Kanun Teklifiyle yetkinin kapsamının genişletilerek, yabancı para cinsinden ihraç edilen  menkul kıymetlerden sağlanan gelirler ve döviz cinsinden açılmış hesaplardan elde edilen faiz  gelirleri ve kar payları üzerinden söz konusu madde kapsamında yapılacak stopaj oranını ayrı  ayrı veya birlikte %40'a kadar artırma ve maddede yer alan oranları her bir sermaye piyasası  aracı, ihraç edenler, ihraç veya iktisap tarihi, hesap türü, hesap açılış tarihi, kazanç ve irat türü  ile bunların vadesi, elde tutulma süresi ve elde edenler itibarıyla, yatırım fonlarının katılma  belgelerinin fona iade edilmesinden veya diğer şekillerde elden çıkarılmasından elde edilen  kazançlar için fonun portföy yapısına göre, ayrı ayrı %40'a kadar artırma konusunda  Cumhurbaşkanına yetki verilmesi öneriliyor. 

Düzenlemenin hayata geçmesi durumunda, döviz cinsinden elde edilen gelirler için daha  yüksek bir stopaj oranı belirleneceği anlaşılıyor. 

Düzenleme belli yönleriyle tartışılabilir, savunulabilir de. Ancak asıl ihtiyacın bu olmadığını,  faiz ve benzeri gelirlerin vergilemesinin yeni baştan, vergileme ilkelerine daha uygun hale  getirilmesi için çalışılması gerektiğini değerlendiriyorum.

Sporcu ücretlerinin vergilendirilmesinde mevcut uygulamanın süresi uzatılıyor 

Gelir Vergisi Kanunu’nda sporcu ücretlerinin vergilendirilmesine ilişkin özel düzenleme var.  Sporcu ücretlerinin sabit oranlarda stopaj suretiyle vergilendirilmesi, elde edilen ücret  tutarının gelir vergisi tarifesinin dördüncü gelir diliminde yer alan tutarı aşması halinde ise  yıllık gelir vergisi beyannamesi ile beyan edilmesi söz konusu. Bu düzenleme geçici, uygulama  süresi 31.12.2023 tarihinde son bulacak. 

Kanun Teklifiyle; özetlenen düzenlemenin uygulama süresinin 31.12.2028 tarihine kadar  uzatılması, Cumhurbaşkanına maddenin uygulama süresini beş yıla kadar uzatma ve stopaj  oranlarını artırma ve azaltma yetkisi verilmesi öneriliyor. 

Yukarıda internet üzerinden sunulan bazı hizmetlerden elde edilen gelirler için önerilen  düzenleme için yaptığım değerlendirmeyi burada da yapmak isterim. Adaletsiz bir uygulama  ve adaletsizliğin devamı öneriliyor. 

Bazı varlıklar için hızlandırılmış amortisman uygulamasının devamı öneriliyor 

Sanayi sicil belgesini haiz mükelleflerce münhasıran imalat sanayiinde veya Ar-Ge, yenilik ve  tasarım faaliyetlerinde bulunan mükelleflerce bu faaliyetlerinde kullanılmak üzere ya da  yatırım teşvik belgesi bulunan mükelleflerce bu belge kapsamında 31.12.2023 tarihine kadar  iktisap edilen yeni makina ve teçhizat için uygulanacak amortisman oran ve sürelerinin,  mevcut faydalı ömür sürelerinin yarısı dikkate alınmak suretiyle hesaplanabiliyor.  

Kanun Teklifiyle, uygulamanın süresinin 31.12.2024 tarihine kadar uzatılması öneriliyor. Olumlu ve gerekli bir düzenleme olduğu açık. 

Finans kurumlarında enflasyon düzeltmesi sınırlı hale getiriliyor

Kanun Teklifiyle; 

  • Bankalar, 6361 sayılı Kanun kapsamındaki şirketler, ödeme ve elektronik para kuruluşları,  yetkili döviz müesseseleri, varlık yönetim şirketleri, sermaye piyasası kurumlan ile sigorta  ve reasürans şirketleri ve emeklilik şirketlerinin geçici vergi dönemleri de dahil olmak  üzere 2024 ve 2025 hesap dönemlerinde yapacakları enflasyon düzeltmesi sonucu oluşacak  kar veya zararların kazancın tespitinde dikkate alınmaması, 
  • Cumhurbaşkanına, sayılan kurumlarca geçici vergi dönemleri de dahil olmak üzere 2026  hesap döneminde enflasyon düzeltmesi yapılması durumunda, enflasyon düzeltmesi  sonucu oluşacak kâr veya zararların kazancın tespitinde dikkate alınmaması yönünde  düzenleme yapma yetkisi verilmesi, 

öneriliyor. 

Bu düzenlemeden, sayılan kurumların 2024 ve 2025 yıllarında enflasyon düzeltmesi  yapacakları, düzeltilmiş değerler üzerinden amortisman ayırabilecekleri ve varlık satışlarında  düzeltilmiş maliyetleri dikkate alacakları ancak enflasyon düzeltmesi sonucu oluşacak kâr  veya zararlarını kazancın tespitinde dikkate alamayacakları anlaşılıyor. 

Kurumlar arasında ayrım yapılarak bazı kurumların enflasyon düzeltmesi kapsamından  çıkartılmasını veya enflasyon düzeltmesinin bazı sonuçları itibariyle yapılmasına izin  verilmesini doğru bulmuyorum. Önerinin, uygulamanın vergi gelirlerine olan etkisi dikkate  alınarak yapıldığını düşünüyorum. 

İptal edilen ihalelerde, sözleşmenin hükmünden yararlanılmayan kısmına  isabet eden damga vergisinin iadesi öneriliyor 

Damga Vergisi Kanunu’na ek (1) sayılı Tablonun “II-Kararlar ve mazbatalar” başlıklı  bölümünün 2. fıkrasında; 

  • İhale Kanunlarına tabi olan veya olmayan resmi daire ve kamu tüzel kişiliğini haiz  kurumların her türlü ihale kararları damga vergisine tabi kâğıtlardan sayılmış, 
  • Fıkranın parantez içi hükmüyle Kamu İhale Kanunu kapsamındaki kurum kuruluşlara  şikâyet veya Kamu İhale Kurumuna itirazen şikâyet ya da yargı kararı üzerine ihalenin iptal  edilmesi halinde, bu ihale kararının hükmünden yararlanılmayan kısmına isabet eden  damga vergisinin ret ve iade olunacağı,  

hükme bağlanmış. 

Özetlenen fıkrada daha önce yer alan, sözleşmenin düzenlenmiş olması durumunda  sözleşmeye ilişkin damga vergisinin ret ve iade edilmeyeceğine ilişkin cümle Anayasa  Mahkemesinin 13.12.2023 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan kararıyla iptal edildi. 

Kanun teklifiyle, Anayasa Mahkemesi kararı dikkate alınarak, ihale kararlarında olduğu gibi,  Kamu İhale Kanunu kapsamındaki kurum ve kuruluşlara şikâyet veya Kamu İhale Kurumuna  itirazen şikâyet ya da yargı kararı üzerine ihalenin iptal edilmesi hâlinde, iptal edilen ihaleye  ilişkin olarak, ihale makamı ile düzenlenen sözleşmenin damga vergisinin hükmünden  yararlanılmayan kısmının iadesi öneriliyor. Olumlu bir öneri. 

Sorumlu Sıfatıyla KDV beyan, ödeme ve indirim zamanı 

Kanun Teklifiyle, vergi kesintisi yapmakla sorumlu tutulanların, sorumlu sıfatıyla 2 no.lu  KDV Beyannamesi ile beyan edilerek ödenen katma değer vergisinin, indirim konusu  yapılacak vergi olarak ayrıca tanımlanması, bunun yanında söz konusu mükelleflere ait; 

  • Katma değer vergisi beyannamelerinin vergilendirme dönemini izleyen ayın ondokuzuncu  günü akşamına kadar verilmesine ve 
  • Beyan edilen katma değer vergisi tutarlarının, vergilendirme dönemini izleyen ayın  yirmibirinci günü akşamına kadar ödenmesine, 

ilişkin düzenleme yapılması öneriliyor. 

Sorumlu sıfatıyla beyan edilen katma değer vergisinin indiriminin ödeme koşuluna  bağlanmasını ve beyan/ödeme sürelerinin öne çekilmesini, katma değer vergisi yapısına  uygun olmadığı ve gereksiz olduğu gerekçeleriyle olumlu değerlendirmiyorum. 

İade hakkının kısıtlaması konusunda yetki 

Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 36. maddesinde Cumhurbaşkanının, indirim hakkını  kısmen veya tamamen kaldırma veya yeniden koyma, süresi içinde iadesi talep edilmeyen ve indirim yoluyla giderilmek üzere sonraki dönemlere devrolunan katma değer vergisinin gelir  veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak yazılmasına imkân verme yetkileri  bulunuyor. 

Kanun Teklifiyle, söz konusu maddede değişiklik yapılarak, iade hakkını da kısmen veya  tamamen kaldırma veya yeniden koyma ve bu şekilde iade hakkı kısıtlanan mal veya  hizmetleri belirleme konusunda Cumhurbaşkanına yetki verilmesi öneriliyor. 

Katma değer vergisinde indirim mekanizmasını engelleyen ve iade hakkını kısıtlayan veya  ortadan kaldıran düzenlemelerin özünde sistemi bozduğunu, bu çerçevede öneriyi uygun  bulmadığımı ifade etmek istiyorum. Bu sorunlar zaten mevcut yapıda fazlasıyla var ve bu  durum yaygınlaştırılmasına gerek yok.