Nasıl Bir Ekonomi Gazetesi
24 Kasım 2023 tarihinde TBMM gündemine giren Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifiyle, diğer düzenlemeler yanında çok sayıda vergi düzenlemesi öneriliyor.
Teklif, yürütme ve yürürlük maddeleri hariç 78 maddeden oluşuyor. Bu maddelerden 42’si doğrudan veya dolaylı olarak vergi düzenlemesi önerisi içeriyor.
Birkaç gündür önerilen düzenlemelerle ilgili çok sayıda haber ve yorum okudunuz veya dinlediniz. Ben olabildiğince tekrar etmeden, önerilen düzenlemelerden kendimce öne çıkarttığım bazılarıyla ilgili değerlendirmelerimi paylaşmak istedim.
Gelir Vergisi Kanunu’nda tam mükellef kurumlardan elde edilen kâr paylarının yarısını gelir vergisinden müstesna tutan bir düzenleme var ancak yurt dışında yerleşik kurumlardan elde edilen kâr payları için böyle bir düzenleme yok.
Buna karşılık Kurumlar Vergisi Kanunu’nda, kanunî ve iş merkezi Türkiye'de bulunmayan anonim ve limited şirket niteliğindeki şirketlerden elde edilen iştirak kazançları; en az %10 sahiplik, payı en az 1 yıl süre kesintisiz elde tutma, kazancın en az %15 fiili vergi yükü taşıması ve beyannamenin verilmesi gereken tarihe kadar Türkiye’ye getirilmesi koşullarıyla istisna yapan bir düzenleme mevcut.
Yeni Kanun Teklifinde, en az %50 sahiplik koşuluyla; hem gerçek kişilerin yurt dışında yerleşik şirketlerden elde ettikleri kâr paylarının %50’sinin gelir vergisinden müstesna olmasını, hem de kurumların yurt dışı iştirak kazancının % 50’sinin kazancın beyanname verme süresinin içinde Türkiye’ye getirilmesi koşuluyla kurumlar vergisinden müstesna tutulmasını öneren düzenlemeler var.
Önerilen düzenleme, gerçek kişiler için yeni, kurumlar için ise mevcut istisnaya göre koşulları daha iyileştirilmiş bir istisna getiriyor.
Geçmişte de birden fazla defa, yurt dışı iştirak ve şube kazançlarını gelir ve kurumlar vergisinden müstesna tutan düzenlemeler oldu. Ancak bu düzenlemeler vergi af kanunlarının içinde, belli bir amacı olan geçici uygulamalar oldu. Teklifte yukarıda özetlediğim öneriler yerine, mevcut yurt dışı iştirak kazançları istisnasının sorunlarını gideren öneriler yapılsaydı bence daha doğru olurdu. Günün ekonomik koşulları dikkate alınarak, bu şekilde bir düzenleme yine yapılabilirdi.
Teklifte yer alan öneri Gelir Vergisi Kanunu’nda yer alan istisna düzenlemesine benziyor ancak aynı nitelikte değil, amacı da farklı. Gelir Vergisi Kanunu’ndaki istisna bir teşvik düzenlemesi değil, Türkiye’de yerleşik kurumların kazançları üzerindeki vergi yükünü gelir vergisi tarifesinin en üst dilimi ile sınırlamayı amaçlayan bir düzenleme. Yapılan bazı değişiklikler sonucunda, amaç tam sağlanamıyor olsa da belli bir tutarlılığı var. Önerilen düzenleme ise böyle bir tutarlılığa sahip değil. Zannediyorum tek amacı yurda döviz transferini teşvik etmek. Türkiye’ye transfer edilen kazanç üzerindeki vergi yüküne bakmıyor, kazanç üzerinden yurt dışında ödenen vergi varsa, istisnaya isabet eden kısma ilişkin verginin mahsubuna ilişkin bir hüküm içermiyor. Düzenlemenin bu şekliyle hayata geçmesi durumunda, örneğin üzerinde hiç vergi yükü olmayan kazancın yarısı Türkiye’de de hiç vergilenmeyecekken, oldukça yüksek vergi yükü taşıyan kazanç üzerinden ayrıca vergi ödenmesi söz konusu olabilecek. Kurumlar için getirilen düzenlemenin de benzer sorunları
var. Bu düzenleme yerine mevcut yurt dışı iştirak kazançları istisnası gözden geçirilse ve önerilen istisna geçici bir süre için yapılsaydı, bence daha yararlı olurdu.
Hem Gelir Vergisi Kanunu’nda hem de Kurumlar Vergisi Kanunu’nda, Türkiye’de yerleşmiş olmayanlara Türkiye’den verilen ve yurt dışında yararlanılan mimarlık, mühendislik, tasarım, yazılım, tıbbi raporlama, muhasebe kaydı tutma, çağrı merkezi ve veri saklama hizmeti ile eğitim ve sağlık hizmeti veren işletmelerin, bu hizmetlerden elde ettikleri gelirin/kazancın %50’sini beyanname üzerinde matrahtan indirim olanağı veren düzenlemeler var.
Kanun Teklifiyle;
Makul bir düzenleme olabilir. Ancak indirim yerine istisna olarak düzenlenseydi bence daha doğru olurdu.
Teklifle ayrıca Cumhurbaşkanına, Türkiye’ye transfer edilecek kazanç tutarını sıfıra kadar indirme veya kanuni seviyesine kadar artırma konusunda yetki veriliyor.
İhracat yapan kurumların, münhasıran ihracattan elde ettikleri kazançlarına halen kurumlar vergisi oranı 5 puan indirimli uygulanıyor. İhraç kayıtlı satış yapan imalatçılar ve tedarikçiler bu oran indiriminden yararlanamıyor. İmalatçılar için de bir indirim var ama daha düşük.
Kanun teklifiyle, aracılı ihracat sözleşmesine dayanarak imalatçı veya tedarikçi kurumların, dış ticaret sermaye şirketleri veya sektörel dış ticaret şirketleri üzerinden gerçekleştirdikleri ihracat faaliyetlerinden elde ettikleri kazançlarına da bu indirimin uygulanması öneriliyor.
Önerilen düzenlemeyle sadece, dış ticaret sermaye şirketleri veya sektörel dış ticaret şirketleri üzerinden gerçekleştirilen ihracat faaliyetlerinden elde edilen kazançların kapsama alınması söz konusu. Bu statülerden birine sahip olmayan ihracatçılara yapılan satışlar için indirim öngörülmüyor. Bu ayrım kurumlar arasında ciddi rekabet eşitsizliği yaratacak nitelikte, ayrıca amaca da uygun değil. Bunun dışında, olumlu bir düzenleme olduğu söylenebilir.
Yıllara sâri inşaat ve onarma işleri istihkakları gelir/kurumlar vergisi stopajına tabi. Cumhurbaşkanının stopaj oranını belirli sınırlar çerçevesinde artırma ve azaltma yetkisi var.
Kanun Teklifiyle Cumhurbaşkanına, vergi kesintisi oranını, işin; kamu kurum ve kuruluşları ile bunlara bağlı, ilgili ve ilişkili kurumlara taahhüt edilip edilmemesine ve bunların genel veya özel bütçeli idare kapsamında olup olmamasına, süresine, nev'ine ve yüklenicinin; ana yüklenici, alt yüklenici ya da tam ve dar mükellef olmasına göre ayrı ayrı veya birlikte belirlemeye yetkisi veriliyor.
Önerilen düzenlemeden, stopaj oranının farklı durumlara göre, örneğin kamu kurum ve kuruluşlarına taahhüt edilen işler için farklı bir oran belirlenebileceği tahmin edilmektedir.
Oranların isabetli belirlenmesi durumunda, kazancın gerçek ve safi tutarının zamanında vergilenmesi mümkün olacağından, uygun bir düzenleme olabilir.
Gelir Vergisi Kanunu’nun 40. maddesinde yer alan düzenleme çerçevesinde mükellefler, ihracat, yurt dışında inşaat, onarma, montaj ve taşımacılık işleri ile ilgili olarak yapmış oldukları ve belgesini temin edemedikleri giderlerine karşılık olmak üzere, anılan faaliyetlerden sağlanan hasılatın binde beşini aşmamak şartıyla, hesaplanan bu giderlerini ticari kazancın tespitinde indirim konusu yapabiliyorlar.
Daha önce 2013 ve 2016 yılında TBMM’ye sevk edilen Gelir Vergisi Kanunu Tasarısında bu indirimin, “fiilen katlanılan ancak tevsik edilemeyen” giderlerle sınırlı hale getirilmesine ilişkin bir düzenleme önerilmişti. Ancak bu değişiklik gerçekleşmedi.
Bu defa yeni Kanun Teklifiyle, 1995 yılından beri yürürlükte olan düzenleme kapsamında yapılan götürü gider uygulamasına son verilmesi öneriliyor. Maddenin gerekçesinde, bu uygulamanın vergi matrahını aşındırdığı ve ihtilaflara neden olduğu, ayrıca OECD nezdinde de bu şekilde belgeye dayanmayan götürü gider uygulamalarının eleştiri konusu yapıldığı, gelinen noktada harcamaların belgelendirilmesinde sorun olmadığı da dikkate alınarak götürü gider uygulamasının yürürlükten kaldırılmasının önerildiği ifade ediliyor.
Öneri, kazancın tespitinde sadece gerçek giderlerin dikkate alınmasını amaçladığı için savunulabilir. Ancak hala geniş bir coğrafyada, halen vergi ve belge düzeni olmadığı, birçok giderin tevsikinde zorluk olduğu bir gerçek. Bu nedenle, Teklifin gerekçesinde yer alan “gelinen noktada harcamaların belgelendirilmesinde sorun olmadığı” açıklamasına katılmak mümkün değil.
İnternet ortamındaki sosyal ağ sağlayıcıları üzerinden metin, görüntü, ses, video gibi içeriklerin paylaşılması suretiyle elde edilen gelirler, belli bir sınır çerçevesinde, halen gelir vergisinden müstesna. İstisna gelir vergisi tarifesinin dördüncü gelir diliminde yer alan tutarla (2023 yılı için 1.900.000 TL) sınırlı. Bu gelirler %15 oranında vergileniyor.
Kanun Teklifiyle, istisnanın kapsamının genişletilerek, gerçek kişilerin; internet sayfası/ sitelerinde veya herhangi bir dijital platformda metin, görüntü, ses, video gibi içerikleri paylaşması; internet ve benzeri elektronik ortamlar üzerinden eğitim, yemek tarifi, ürün tanıtımı gibi videolar paylaşması veya yine bu ortamlar üzerinden veri işleme ve geliştirme gibi içerikler paylaşmak suretiyle kazanç elde ettikleri gelirlerin de istisna kapsamına alınması öneriliyor.
Hem mevcut istisnanın hem de Teklifle önerilen istisnanın, vergi adaletine aykırı olduğunu, bu gelirler üzerindeki vergi yükünün benzeri serbest meslek kazançlarına ve ücret gelirlerine göre çok düşük oranda vergilendirildiğini, bu düzenlemeye ihtiyaç olmadığını düşünüyorum.
Gelir Vergisi Kanunu’nun geçici 67. maddesi kapsamında birçok gelir stopaj yoluyla vergilendiriliyor. Cumhurbaşkanının da stopaj oranlarını belli sınırlar çerçevesinde artırma veya indirme yetkisi bulunuyor.
Kanun Teklifiyle yetkinin kapsamının genişletilerek, yabancı para cinsinden ihraç edilen menkul kıymetlerden sağlanan gelirler ve döviz cinsinden açılmış hesaplardan elde edilen faiz gelirleri ve kar payları üzerinden söz konusu madde kapsamında yapılacak stopaj oranını ayrı ayrı veya birlikte %40'a kadar artırma ve maddede yer alan oranları her bir sermaye piyasası aracı, ihraç edenler, ihraç veya iktisap tarihi, hesap türü, hesap açılış tarihi, kazanç ve irat türü ile bunların vadesi, elde tutulma süresi ve elde edenler itibarıyla, yatırım fonlarının katılma belgelerinin fona iade edilmesinden veya diğer şekillerde elden çıkarılmasından elde edilen kazançlar için fonun portföy yapısına göre, ayrı ayrı %40'a kadar artırma konusunda Cumhurbaşkanına yetki verilmesi öneriliyor.
Düzenlemenin hayata geçmesi durumunda, döviz cinsinden elde edilen gelirler için daha yüksek bir stopaj oranı belirleneceği anlaşılıyor.
Düzenleme belli yönleriyle tartışılabilir, savunulabilir de. Ancak asıl ihtiyacın bu olmadığını, faiz ve benzeri gelirlerin vergilemesinin yeni baştan, vergileme ilkelerine daha uygun hale getirilmesi için çalışılması gerektiğini değerlendiriyorum.
Gelir Vergisi Kanunu’nda sporcu ücretlerinin vergilendirilmesine ilişkin özel düzenleme var. Sporcu ücretlerinin sabit oranlarda stopaj suretiyle vergilendirilmesi, elde edilen ücret tutarının gelir vergisi tarifesinin dördüncü gelir diliminde yer alan tutarı aşması halinde ise yıllık gelir vergisi beyannamesi ile beyan edilmesi söz konusu. Bu düzenleme geçici, uygulama süresi 31.12.2023 tarihinde son bulacak.
Kanun Teklifiyle; özetlenen düzenlemenin uygulama süresinin 31.12.2028 tarihine kadar uzatılması, Cumhurbaşkanına maddenin uygulama süresini beş yıla kadar uzatma ve stopaj oranlarını artırma ve azaltma yetkisi verilmesi öneriliyor.
Yukarıda internet üzerinden sunulan bazı hizmetlerden elde edilen gelirler için önerilen düzenleme için yaptığım değerlendirmeyi burada da yapmak isterim. Adaletsiz bir uygulama ve adaletsizliğin devamı öneriliyor.
Sanayi sicil belgesini haiz mükelleflerce münhasıran imalat sanayiinde veya Ar-Ge, yenilik ve tasarım faaliyetlerinde bulunan mükelleflerce bu faaliyetlerinde kullanılmak üzere ya da yatırım teşvik belgesi bulunan mükelleflerce bu belge kapsamında 31.12.2023 tarihine kadar iktisap edilen yeni makina ve teçhizat için uygulanacak amortisman oran ve sürelerinin, mevcut faydalı ömür sürelerinin yarısı dikkate alınmak suretiyle hesaplanabiliyor.
Kanun Teklifiyle, uygulamanın süresinin 31.12.2024 tarihine kadar uzatılması öneriliyor. Olumlu ve gerekli bir düzenleme olduğu açık.
Kanun Teklifiyle;
öneriliyor.
Bu düzenlemeden, sayılan kurumların 2024 ve 2025 yıllarında enflasyon düzeltmesi yapacakları, düzeltilmiş değerler üzerinden amortisman ayırabilecekleri ve varlık satışlarında düzeltilmiş maliyetleri dikkate alacakları ancak enflasyon düzeltmesi sonucu oluşacak kâr veya zararlarını kazancın tespitinde dikkate alamayacakları anlaşılıyor.
Kurumlar arasında ayrım yapılarak bazı kurumların enflasyon düzeltmesi kapsamından çıkartılmasını veya enflasyon düzeltmesinin bazı sonuçları itibariyle yapılmasına izin verilmesini doğru bulmuyorum. Önerinin, uygulamanın vergi gelirlerine olan etkisi dikkate alınarak yapıldığını düşünüyorum.
Damga Vergisi Kanunu’na ek (1) sayılı Tablonun “II-Kararlar ve mazbatalar” başlıklı bölümünün 2. fıkrasında;
hükme bağlanmış.
Özetlenen fıkrada daha önce yer alan, sözleşmenin düzenlenmiş olması durumunda sözleşmeye ilişkin damga vergisinin ret ve iade edilmeyeceğine ilişkin cümle Anayasa Mahkemesinin 13.12.2023 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan kararıyla iptal edildi.
Kanun teklifiyle, Anayasa Mahkemesi kararı dikkate alınarak, ihale kararlarında olduğu gibi, Kamu İhale Kanunu kapsamındaki kurum ve kuruluşlara şikâyet veya Kamu İhale Kurumuna itirazen şikâyet ya da yargı kararı üzerine ihalenin iptal edilmesi hâlinde, iptal edilen ihaleye ilişkin olarak, ihale makamı ile düzenlenen sözleşmenin damga vergisinin hükmünden yararlanılmayan kısmının iadesi öneriliyor. Olumlu bir öneri.
Kanun Teklifiyle, vergi kesintisi yapmakla sorumlu tutulanların, sorumlu sıfatıyla 2 no.lu KDV Beyannamesi ile beyan edilerek ödenen katma değer vergisinin, indirim konusu yapılacak vergi olarak ayrıca tanımlanması, bunun yanında söz konusu mükelleflere ait;
ilişkin düzenleme yapılması öneriliyor.
Sorumlu sıfatıyla beyan edilen katma değer vergisinin indiriminin ödeme koşuluna bağlanmasını ve beyan/ödeme sürelerinin öne çekilmesini, katma değer vergisi yapısına uygun olmadığı ve gereksiz olduğu gerekçeleriyle olumlu değerlendirmiyorum.
Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 36. maddesinde Cumhurbaşkanının, indirim hakkını kısmen veya tamamen kaldırma veya yeniden koyma, süresi içinde iadesi talep edilmeyen ve indirim yoluyla giderilmek üzere sonraki dönemlere devrolunan katma değer vergisinin gelir veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak yazılmasına imkân verme yetkileri bulunuyor.
Kanun Teklifiyle, söz konusu maddede değişiklik yapılarak, iade hakkını da kısmen veya tamamen kaldırma veya yeniden koyma ve bu şekilde iade hakkı kısıtlanan mal veya hizmetleri belirleme konusunda Cumhurbaşkanına yetki verilmesi öneriliyor.
Katma değer vergisinde indirim mekanizmasını engelleyen ve iade hakkını kısıtlayan veya ortadan kaldıran düzenlemelerin özünde sistemi bozduğunu, bu çerçevede öneriyi uygun bulmadığımı ifade etmek istiyorum. Bu sorunlar zaten mevcut yapıda fazlasıyla var ve bu durum yaygınlaştırılmasına gerek yok.