Verimlilik: 2021 ve sonrası

Finansal Hizmetler sektöründe rekabet avantajı sağlamak için geleceğin iş gücüne beceri kazandırmak önem taşıyor.


Daha verimli bir iş gücünün beş temel taşı


Pandemi, verimlilikle ilgili mevcut zorlukları daha da çetin hale getirdi, şirketlerin giderek sürdürülebilir olmaktan uzaklaşan maliyet-gelir oranları üzerinde hayati tehdit oluşturmaya başladı.

Bununla birlikte, pandemi verimlilikle ilgili bazı fırsatları da beraberinde getirdi. Ofislerin sağlık endişesiyle kapanması sonucu müşterilerin görece kolaylıkla dijital kanallara geçiş yapması ve uzaktan çalışmanın bazı yönleriyle başarılı olması bu fırsatlar arasında sayılabilir.

2019 yılında yayımlanan ilk verimlilik raporumuzda, birçok kurumun verimlilik çalışmalarının odak noktasında yer alması gereken altı alan belirlemiştik. Gerçekleştirdiğimiz bu ikinci araştırmamızda ise, bu alanlardan biri olan “iş gücünün dijital zekası” maddesinin diğer tüm alanlar için vazgeçilmez ve tüm bu alanlarla iç içe geçmiş olduğunu fark ettik.

Verimliliğin temeli: Beceri geliştirme

Verimliliğin temel taşlarının her biri, beceri geliştirme unsurlarını içinde barındırıyor. Örneğin, iş gücünü daha iyi anlamak için yeni ölçüm ve analiz araçlarının kullanılması gerekiyor. Kitle kaynak kullanımında tek seferlik ve kısa dönemli iş yapış biçimi ile inovasyondan tam anlamıyla yararlanmak için platform ekonomisini benimsemek, iş gücünü daha farklı şekilde organize etmek, yönetmek ve ürünleri geliştirmek ve sunmak anlamına geliyor. Çalışanlara bu yeni dünya için yeni beceriler kazandırmak, şirket yönetiminin de bu verimlilikten kazanç elde etmesini sağlayacaktır. 

Verimliliğin 5 temel taşını inceleyin

Dijitalleşmenin önemi giderek artıp, teknoloji çözümleri üçüncü partilerle iş birliğini daha fazla gerektirdiğinden, şirketler yeni yeteneklere ihtiyaç duyuyor. Şirketlerin birçoğu belli ölçüde dijitalleşerek elde ettikleri verimlilikten kazanç elde etmiş olsa bile hala katedilecek çok yol var. Öncelikle, çalışanların ihtiyacı olan sadece teknik beceriler değil. Aynı zamanda, çevik yöntemler ve ileri iş birliği teknikleri gibi yeni “sosyal becerilerle” ilgili eğitimlere de ihtiyaçları var. 

Araştırmamıza göre birçok şirket bu tür eğitimleri hayata geçirmek için harekete geçiyor. Ayrıca, verimlilikten kazanç sağlayabilmek için gereken kaynak ve teknoloji altyapısına da yatırım yapıyor.

1: İş gücünü daha iyi anlamak

Araştırmanın genel sonuçlarına baktığımızda iş gücü verimliliğini anlama konusundaki sonuçlar umut verici görünüyor. Katılımcıların büyük bir kısmı belirli düzeyde verimlilik takibi yapıldığından bahsediyor. Biraz daha detaya indiğimizde ise son iki yıl içerisinde şirketlerin çalışanlarının detaylı günlük görevlerini anlamak konusunda çok fazla bir gelişme kaydetmedikleri görülüyor. Saatlik veya dönemsel izleme çalışmaları hala çok nadir uygulanıyor. Bu tarz önlemleri almayan şirketlerin %37’si bu tür izleme sistemlerinin verimliliği artıracağına inanıyor; bu oran bir önceki araştırmamızda %63’tü.

Sonuç olarak, yönetim kararları genellikle çok az özel veri kullanılarak alınmaya devam ediliyor. Genelde, farklı lokasyonlardaki ücretler karşılaştırılıyor ve herkesin yaptığı görevle ilgili üstünkörü bilgiler kullanılıyor. Yapılan işin doğası, çalışanların yaptığı farklı işler ve çalışanların dijital becerilerini geliştirerek verimliliğin nasıl artırılabileceği gibi konuları derinlemesine inceleyen şirket sayısı oldukça az. Sonuç olarak, iş gücünü daha iyi anlayabilmek, sektördeki maliyetleri çok büyük ölçüde azaltma fırsatı anlamına geliyor.

COVID-19 pandemisi ile iş gücü verimliliğini analiz etmenin önemi daha da arttı. Araştırmalar uzaktan çalışanların ofiste çalışanlarla aynı hatta daha yüksek verimliliğe sahip olduğunu gösteriyor. Ancak, daha dağınık bir iş gücüyle baş etmek yöneticilerin zaten zor olan personel değerlendirme, performans iyileştirme ve ekip geliştirme gibi görevlerini daha karmaşık hale getiriyor. Uzaktan çalışma, çalışan açısından ise görünürlüğün olmaması, genellikle eğitim ihtiyaçlarının göz ardı edilmesi, fazladan çalışmanın takdir görmemesi ve en iyi performansa sahip olanların vasat performansa sahip olanlardan ayırt edilmesinin zorlaşması anlamına geliyor.

Daha fazlası için tıklayınız

2: Değişim fonksiyonlarını gözden geçirmek

Değişim maliyetlidir. Araştırmalarımızdan elde ettiğimiz son bulgulara göre, bir finansal hizmet kuruluşunda ortalama bir değişim bütçesi, yıllık faaliyet giderlerinin yaklaşık %14’ünü oluşturuyor. Araştırmaya katılanların yaklaşık dörtte biri, faaliyet giderlerinin %21 ila %30’unu değişim programlarına harcıyor. Üstelik zor zamanlardan geçen şirketlerde bütçeler bu oranın bile üstüne çıkabiliyor. PwC’nin 2020 yılında yaptığı başka bir araştırmaya göre, organizasyonel değişim önceliklerinde önem sıralamasında göre ilk üçü, müşteri memnuniyeti (katılımcıların %90’ı), yasal düzenlemelere uyum (%85) ve operasyonel dayanıklılık (%82) oluşturuyor. Ayrıca, bir önceki araştırmamızdan bu yana değişim programları harcamaları, süregelen maliyet baskıları ve COVID-19’un etkisine rağmen artmaya devam ederek geçtiğimiz yılın aynı dönemine kıyasla %5 oranında arttı. 

Ancak deneyimlerimize göre şirketlerin stratejik öncelikleriyle uyum göstermeyen bazı harcamalar nedeniyle değişim bütçesi istenilen sonuçları getirmiyor. Daha da kötüsü, şirketler genellikle değişiklikleri hayata geçirmek konusunda kapasitelerini gerçekte olduğundan fazla görüyorlar. Araştırmamıza katılanların çoğu, değişim programlarını yönetme ve uygulama konusundaki becerilerinin iyi veya çok iyi olduğunu söylüyor; ancak, PwC’nin analizine göre, finansal hizmetler sektörü bu alanda diğer birçok sektörün gerisinden geliyor. COVID-19 sonrasındaki dünyada dijitalleşme çalışmalarının hızlandırılması, işletmelerin doğru ölçeğe getirilmesi ve negatif kredi ve ekonomik ortamda maliyetlerin azaltılması gibi konulara duyulan ihtiyacın artması nedeniyle finansal kurumların değişim bütçelerinden maksimum faydayı sağlaması gerekiyor. Dijital beceriler ise bu hedeflere ulaşmanın anahtarını oluşturuyor. 

Daha fazlası için tıklayınız

3: Platform ekonomisini benimsemek

Dünyadaki en değerli şirketlerin çoğunun bir ortak yönü var: Platform ekonomisini iş modeli olarak benimsemeleri. Nispeten az sayıda tam zamanlı çalışanla ve talep üzerine erişebilecekleri artan oranda “esnek çalışan” yeteneklerle faaliyet göstererek organizasyonlarını inovatif, çevik ve maliyet açısından verimli hale getirdiler. Maliyet verimliliğinin ötesinde bu platformlar, farklılaşmamış becerilere sahip çalışanlardan, yüksek uzmanlığa sahip profesyonellere kadar çok geniş bir yetenek yelpazesine erişim imkânı sağlıyor.

Daha önceki raporumuzda belirttiğimiz gibi, finansal hizmetler sektörü, “Yeni dünya, yeni beceriler” yetenek ve fikirlerine erişmek için platform ekonomisi yaklaşımını benimseyebilir. Sektör bu hedefe doğru ilerliyor. Son araştırmamıza katılanların %50’si şu anda kitle kaynak kullanımından faydalandığını söylüyor; bu oran 2019 raporunda %21’di. Kitle kaynak kullanımını hayata geçirenlerin büyük çoğunluğu, bunun organizasyonları için yüksek veya çok yüksek değer yarattığını söylüyor.

Gelecekte birçok finansal kuruluşun platform yapısı haline gelerek daha geniş kapsamlı ürün ve hizmetlere (platformdaki diğer katılımcıların ürün ve hizmetleri dahil) yönelik işlemleri kolaylaştırmasını bekliyoruz. Yatırım fonu pazarları, çoklu kaynak kredi ve sigorta siteleri bunlar için örnek gösterilebilir. Finansal hizmetlerin geleceği: Yarınları bugünden güvenceye almak raporumuzda anlattığımız bu eğilimin devam edeceğine inanıyoruz.

Daha fazlası için tıklayınız

4: Geleneksele çevik bir bakış açısı getirmek

Biraz şaşırtıcı olsa da son araştırmamıza göre, çevik çalışma şekillerinin kullanımı geçtiğimiz iki yılda azaldı. Çevik çalışmaya en yaygın konular hala bilgi teknolojileri, finans ve iş geliştirme alanlarında görülüyor. Dünya çapındaki şirketlerle yaptığımız çalışmalar, bu durum ile öngörü sahibi olmamızı sağladı. Öncelikle, bazı yönetim ekipleri bu yolculuğa henüz tümüyle hazır değil. Diğer yönetim ekipleri ise yeni yaklaşımın nasıl değer yaratacağını veya performansı nasıl artıracağını tam olarak anlayamıyorlar. Daha şeffaf ve geleneksel olmayan şekillerde çalışmaktan rahatsızlık duyabiliyorlar. Bazı ekstrem durumlarda ise benzer organizasyonların başarısız oldukları örneğini vererek çevik çalışma şekillerine güveni bilinçli olarak zedeleyebiliyorlar.

Daha fazlası için tıklayınız

5: Dijital işçilikte ustalaşmak

“Dijital iş gücü” insan iş gücünün yerini teknolojinin alması için kullanılan araç ve tekniklerin tümünü içerir. Araştırma sonuçlarımıza göre, yapay zeka en yaygın kullanılan otomasyon çözümü olarak robotik süreç otomasyonunu geçmiş durumda ve PwC’nin sahadaki deneyimi bu bulguyu destekliyor. Yapay zeka, verimlilikte hızlı ve büyük ilerlemeler yakalayarak nihai müşterilere eşsiz bir değer sunmak için aktif olarak kullanılıyor. Örneğin, yapay zeka çözümleri ile artık büyük konut kredilerinin ön onay işlemleri dakikalar içinde tamamlanabiliyor, böylelikle konut almak isteyenler bir eve bakarken bile kredi onayı alabiliyor. Bu, geleneksel kurumların sunduğu haftalar süren süreçle kıyaslandığında çok büyük bir ilerleme. Yapay zeka aynı zamanda sağlık göstergeleri, araç kullanma alışkanlıkları ve yatırımcı duyarlılığı gibi çeşitli verileri izlemede kullanılan Nesnelerin İnterneti (IoT) araçlarıyla da birlikte artan şekilde kullanılıyor.

Organizasyonlar yapay zekayı işlerinin giderek daha fazla kısmında kullanmaya başladıkça kanun yapıcılar ve diğer paydaşlar da şeffaflık, kontrol, adalet ve gizlilik gibi konulara daha çok odaklanmaya başlıyor. Buradaki risk ise, yapay zekanın insanların algoritmaların doğasını ve sonuçlarını anlayamadığı yeni “bilinmezler” ortaya çıkarması. 

Bulut teknolojilerinin artan kullanımı, finansal hizmetlerde de yapay zekanın kullanımını artıracak gibi görünüyor. Aslında hem özel hem de kamuya ait bulut teknolojileri için geliştirilen veya dönüştürülen ilk uygulamaların çoğu algoritmik ve büyük veri ile işlem gücü gerektiriyor. Yapay zeka, bulut sağlayıcılarının yalnızca devasa bilgi işlem güçlerini değil, aynı zamanda kayda değer uzmanlıklarını da sunacağı bir alan olarak öne çıkıyor. 

Daha fazlası için tıklayınız

Sonuç: Yeni dünya için yeni beceriler

Araştırma sonuçlarımız ve dünyanın önde gelen finansal kuruluşları ile çalışmalarımızda  edindiğimiz tecrübelerin de gösterdiği gibi, göz korkutan verimlilik mücadelesiyle başa çıkmanın birçok yolu var; ancak bunların hepsinin temeli aynı. İş gücünüzün dijital zekasını ve aynı zamanda sosyal becerilerini geliştirmeniz gerekiyor. Bu beceriler COVID-19 sonrası dönemde daha fazla önem kazandı. Aslında, bu beceriler şirketlerin uzun vadeli başarısında rol oynayan ve verimliliği sürdürülebilir bir şekilde artıran etkenlerden biri. 

Yatırımlar ile iyileştirilmiş iş göstergeleri arasındaki bağı açıkça gösterebilecek, kapsamlı bir yetenek stratejisi ve yaklaşımı ile belirli beceri geliştirme programlarının birlikte yürütülmesi gerekiyor. Kantitatif sonuçlar ve artan çalışan katılımı (ölçülebilir) olmadığı takdirde, beceri geliştirme programları hızla ivme kaybedip başarısız olabilir. Yapılan yatırımlar ve sonuçları arasında ölçülebilir bağlantılar kurmak, elde edilen faydaları ile yatırımlar sonucunda çalışanların artan performanslarını incelemek şirket genelince bir ivme yakalanmasına yardımcı olabilir. 

İletişim

Talar Gül

Talar Gül

Finansal Hizmetler Sektörü Lideri, PwC Türkiye

Telefon: +90 212 326 6073

Bizi takip edin